Niçin bir keşiş, Kinkaku-ji'deki göl kıyısında "Om mani padme hum..." mantrasını defalarca tekrar eder? Niçin bir Müslüman, tespih çekerken 33 defa "Allahu ekber" lafzını dillendirir? Niçin Jesu, rex admirabilis ilahisinde sesler bitimsizce yinelenir?
İnsanlık, dilin icadından itibaren öğrendiği sırları, gizemi, tüm irfanı, esrarlı mırıltılara, tekerrür eden kelimelerin, seslerin derinliklerine saklamıştır. Orfe'den beri müzikle sürüklenen bu taşkın gizem kaynağı, çağlaya çağlaya nihayet bir kolunu Bach'a, bir kolunu Itri'ye dökerek ilerlemiştir.
İbrahimi dinlerin, pagan törenlerin, şamanik ritlerin ibadetlerinin tamamen tekrar üzerine kurulu olması, tesadüf değildir. Çağımızın ilahileri halini almış olan pop şarkıların nakaratlarının tekrar üzerine kurulu olması da.
Peki, burada amaçlanan nedir?
Müzikte repetisyon olarak adlandırılan tekrar hadisesi, gerçekten hipnotik, tasavvuf alemindeki ismiyle cezbe hali, bir güce sahip midir?
Hipnoz hali (İslami literatürde sekr), bir insanın sahip olduğu gerçeklik algısının tamamen parçalanmasına yol açabilir. Bu hipnoz haline varmak için, meditasyon, zikir, uzun süre boyunca tutulan oruç gibi geleneksel yöntemler, en çok da sese dayalı ritimler, halen kullanılmaktadır. Hipnoz konusundaki en büyük yanılgı, hipnozun yalnızca uyku durumundayken deneyimlenmesi mümkün bir vaziyet olduğu yanılgısıdır. Oysa ki, bir insan uyanıkken dahi, trans içerisinde hipnoz halinde bulunabilir.[1]
Müzik dışında hiçbir sanat dalında repetisyon işlemi, kabul görmez. Bir yazarın aynı paragrafı defalarca tekrarladığını düşünün... Veya bir ressamın sürekli aynı resmi yaptığını... "Laytmotif" kavramını büyük bestekar Wagner'in ortaya atmış olması, bu düşünceler ışığında gayet olağan bir durum gibi görünüyor.
Şu ana kadar bestelenmiş bütün eserleri ele alalım, böyle bir çalışmaya giriştiğimiz takdirde muhakkak bu parçaların arasında tekrar eden bir kısma rastlarız. Çok sevdiğimiz bir şarkıyı niçin tekrar tekrar dinleriz? Şarkıyı iyice bellememize, aklımıza kazımamıza rağmen, bizi bu şarkıda çeken nedir?
Evet, tekrar etme eylemi.
İngiliz deneysel müzik bestecisi ve yazar Brian Dennis'in, 1844'ten beri neşrolunan ve dünyanın en eski müzik dergisi olan The Musical Times'da, 1974 yılında yayımlanmış "Repetitive and Systemic Music" adlı makalesi, bize bunu gösteriyor. Araştırmalar sonucu edinilen vargı şöyle: Bir insanın nabız atışı, yavaş ve tekrara dayalı müzikten etkilenir. Sesler, meditatif objelere dönüşerek zihni rahatlatır.[2]
İnsanlığın çağlar boyunca bildiği tek müzik türü olan pentatonik müzik, tekrar üzerine bina edilmiştir. Bu tekrardan doğan ekstaz halini en güzel betimleyecek eser, klasik Japon müziğinden (Gagaku) "Etenraku" olacaktır.
Repetisyonun cazibesi, klasik Batı müziği bestekarları tarafından da yüzyıllarca benimsenmiş, bu minvalde eserler yaratılmıştır. Müzik kalıplarına yerleşmiş repetisyon ancak, romantik müziğin ortaya çıkışıyla beraber sarsılmaya başlamıştır. Fakat buna rağmen romantik dönem bestekarları yine de repetisyonu tamamen terk edememiştir.
Avangart ve deneysel müziğin 20. yüzyılın başlarında, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından gelen kaotik dönemde iyiden iyiye yükselişe geçmesiyle beraber, müzikteki repetisyon öğesi de bu akım uyarınca eserler üreten besteciler tarafından farklı bir yönde dönüştürülmüştür.
Basit pop şarkılar bir yana, önce progresif rock içerisinde, ardından tümüyle repetisyondan ibaret ambiyans müziğiyle yerini hepten sağlamlaştıran unsur, bu tekrar eylemine düşkün insanları cezbetmek için tamamen tekrardan müteşekkil bir hal alan janrların doğuşuna neden olmuştur. Ambiyans müziği, adını, türün kurucusu unvanını hakkıyla taşıyan Brian Eno'nun 1978 yılında yayımlanan "Ambient 1: Music for Airports" adlı albümünden almıştır.
Ambiyans müziği, sıkça asansör müziği, havaalanı müziği yahut AVM müziği olarak adlandırılsa ve bu janrın büyük bir ehemmiyet teşkil etmediği düşünülse de, kendisinden sonra beliren türleri derinden etkilemiştir. Buna en güzel örnek, Varg Vikernes'in tek kişilik müzik projesi olan Burzum'dur.
Burzum'un parçaları dinlendiğinde, repetisyonun büyüsüne kapılan zihin, aynı zamanda bu tekrar eden melodilerin ardında gizli, bambaşka bir mekana, ambiyansa sürüklenir. Belki yalnızca yıldız ışıklarıyla aydınlanan, ürkütücü bir ormana, belki karların yığıldığı, aman vermez yarlara, belki de uçsuz bucaksız düzlüklere...
Pop müzikte repetisyona verilebilecek en güzel örneklerden biri, Britney Spears'ın "Let Me Be" adlı parçasıdır. Let Me Be, bütünüyle repetisyonun gücünü ve sürükleyiciliğini ispat eden şarkıların başında geliyor.
Nihayetinde bütün bu örneklerden varılan sonuç şudur ki, sample yani örnekleme tabanlı, R&B, hip-hop, vaporwave gibi janrların yanı sıra, klasik Batı müziği, ambiyans müziği, black metal gibi türlerin de, hatta Tanrı'ya, Allah'a, Siddharta Gautama'ya, Amaterasu'ya sunulan duaların dahi, insan ruhuna tesir edebilmek adına repetisyonun büyüsünü bünyelerinde barındırmaktan başka bir çareleri yokmuş gibi görünüyor.