Pazar, Haziran 24, 2018

Bugünkü Türkiye'den Bakıldığında Ne Kadar da Masumlar: Yeşilçam'ın Kötü Adamları


Türk sinemasının "kötü adamları", filmlerde her türlü cefayı çeker, gerçek hayatta da, rol icabı yaptıkları kötülükler yüzünden küfür işittikleri bile olur

Amerikan sinemasından bütün dünyaya yayılan bir deyim vardır: «Bad Man». Türkçemizde bu deyimin karşılığı «Kötü Adam»dır. Türk sinemasının en ünlü kötü adamları olarak Hayati Hamzaoğlu, Erol Taş, Bilal İnci, Behçet Macar, Kazım Kartal, Turgut Özatay ilk akla gelenlerdir. Seyircinin filmlerden çok iyi tanıyıp, nefret ettikleri bu sanatçıların isimleri genellikle pek bilinmez. Gelin isterseniz Yeşilcam'ın bu fedakar sanatçılarını daha bir yakından tanımaya çalışalım.

(Soldaki fotoğraf: Behçet Nacar ve Süheyl Eğriboz...)

Bir zamanlar sinemanın payitahtı olan Hollywood'un imal ettiği filmlerde görüp tanımaya başladığımız «Bad Man-Kötü Adam» modası önce Avrupa sinemasını etkisi altına aldı.

Sonra bütün dünya sinemasında örneklerine rastlamaya başladığımız «Kötü adam» modası, giderek Türk sinemasına da yerleşti. 1950 yıllarından sonra Türk filmlerinde görülmeye başlayan «Kötü adam» tipleri öyle zaman geldi ki, filmlerin iş yapma şansına tesir eder oldu.

«Kötü adam» tiplerini canlandıran sanatçıların çoğu, filmlerde oynadıkları önemli rolleriyle büyük başarılara ulaşmış, hatta yıllar boyu hafızalardan silinmeyan kompozisyonlarıyla gönüllerde taht kurmasını bilmişlerdir. Bizdeki «kötü adam»ların en yaygın şöhrete sahip olanı hiç şüphesiz ki rahmetli Ahmet Tank Tekçe idi... Oynadığı rollerle tamamen ters orantılı bir kişiydi Tekçe...

(Solda, Hayati Hamzaoğlu)

Türk sinemasında boy gösteren «kötü adam» tiplerinden ilk aklımıza gelenleri şöyle sıralayabiliriz: Atıf Avcı, Temel Karamahmut, Ali Korkut, Sadri Karan, Ferhan Tanseli, Mustafa Dağhan, Öztürk Serengil, Nazım İnan, Turgut Özatay, Turan Seyfioğlu, Cahit Irgat, Erol Taş, Ali Seyhan, M. Ali Akpınar, Talat Gözbak, Hasan Ceylan, Niyazi Vanlı, Sadettin Erbil, Kenan Pars, Hayri Esen, Baki Tamer, Atilla Ergün, Senih Orkan, Özdemir Han, Nusret Özkaya, Yavuz Caner, Süha Doğan, Faruk Panter, Necdet Çağlar, Necip Tekçe, Haydar Karaer, Reha Yurdakul, Ekrem Gökkaya, Tarzan Çetin, Tuncel Kurtiz, Önder Somer, Tuncer Necmioğlu, Danyal Topatan, Kazım Kartal, Yavuz Selekman, Özdemir Akın, Süheyl Eğriboz, Hikmet Taşdemir, Sırrı Elitaş, Sami Tunç, Oktar Durukan, İhsan Gedik, Adnan Mersinli, Hüseyin Zan, Enver Dönmez, Kuzey Vargın, Kudret Karadağ, Erdoğan Seren, İbrahim Kurt, Oktay Yavuz, Hüseyin Baradan, Hayati Hamzaoğlu ve Bilal inci.

Bu saydığımız aktörler içinde başrol oynamış oyuncuların mevcudiyetine de işaret etmek gerekir. Bu sanatçılardan bazıları karakter dalındaki «kötü adam» tipleriyle başarıya ulaşmış, şöhretlerini sürdüre gelmiştir. Bazısı da unutulmaz hatıralar bırakarak aramızdan ayrılmışlardır. Kimi de; «kötü adam» rollerinde oynayarak sinema serüvenine başlamış, şans onlara gülünce de başrol oyunculuğuna kadar yükselmişlerdir. Fakat netice itibariyle hepsi de mesleklerine tutku derecesinde bağlıdırlar. Filmlerde dayak yerler, asılırlar, düşer kalkarlar. Velhasıl her türlü cefayı çekerler. Öyle ki, filmlerde rol icabı yaptıkları kötülükler yüzünden sokakta rastladıkları kimselerden küfür işittikleri bile olur. (Üstte, İhsan Gedik...)

Ama onlar, gelecek bütün kötü davranışlara, tepkilere rağmen, oynadıkları rol küçücükte olsa canlarını dişlerine takıp, cansiperane bir çalışmayla rollerinin hakkını vermeye çalışırlar. Bu tehlikeli, bu kötü rollere karşı işitmek istedikleri, özlemini duydukları, yorgunluklarını bir anda unutuverecekleri tek kelime kuru bir «teşekkür»dür. Asıl onları memnun eden, mutlu kılan nedir bilir misiniz? Kendilerini perdede seyredenler tarafından beğenilmek, takdir edilmek ve alkışlanmaktır. (Üstte, Oktay Yavuz...)

Sinema seyircisi, perdeden aşina olduğu bu «kötü adam»ların çoğunun ismini bile bilmez. Bilmeden, onların şahsiyetleri hakkında fikirleri olmadan onlardan nefret ederler. Yaptıkları kötülüklerden ötürü, sinemanın bu «kötü adam»larına diş bileyenler bile mevcuttur. Hatta işi dövmeye kadar ileri götürmeye kalkışanlara da rastlanıyor. Örneğin, Oktay Yavuz ve Enver Dönmez bir film çekimi için bir Anadolu şehrinde bulundukları sırada çarşıdan geçerken yerli halktan iki-üç genç arasında şöyle bir konuşma geçmiş:

(Soldaki resimde Kudret Karadağ ve Behçet Nacar...)

- «Ulaa, bağ bağ sinemadaki o kötü herif değil mi he?»

- «He ya, valla o herif!»

- «Şunu bir döğek mi he?»

Tabii bu iki aktör selameti oradan kaçmakta bulacakları yerde, onların yanına yaklaşıp birer «Selamünaleyküm»den sonra dillerinin döndüğünce, kendilerinin bu işi rol icabı yani, yalancıktan yaptıklarını anlatmaya çalışmışlar. Etraflarına toplanan halkın meraklı, kin dolu bakışları arasında, «Kötülük yapan insanların daima cezalarını çekeceğini herkese anlatmak için böyle film çeviriyoruz, insanlar bundan ibret alsınlar ki kötülük yapmaya kalkışmasınlar» demişler. O kalabalığı ikna ettiklerini zannedip oradan ayrılırken hala şüpheli nazarlarla bakıyorlarmış kendilerine.

Bu ve buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. Yerli film seyircisinin çoğunluğu henüz, rol icabı kötülük yapan kişi ile, o rolü canlandıran sanatçının kişiliğini karıştırıyor yukardaki örnekten de anlaşılacağı gibi. Bunun yanı sıra başka bir açıdan bu konuya bakılacak olursa olumlu bir netice çıkıyor ortaya. Çünkü halkın bu reaksiyonu, o sanatçının, rolünü başarıyla oynaması demektir. Her sanatçı gibi bu «kötü adam»lar da meslek hayatları boyunca böyle bir idealle yaşıyorlar. Ve şimdilerde yerli olsun, yabancı olsun sinemada artık «kötü adam» yok, «kötü adamlar» var.

(Solda, Bilal İnci...)

Eskiden yerli ve yabancı filmlerde bir veya birkaç «kötü adam» bulunurdu. Seyirci artık birkaç kişiyi değil, neredeyse bir orduyu haklayan, uzay çağına uygun süper jönler arar olmuştur. Dövmekle, öldürmekle bitmeyen bu «kötü adam»lar, seyircideki heyecan unsurunu ayakta tutan nedenlerin başında gelmektedir.


(Resimde Sezer Sezin ve Senih Orkan...)