Müzik dünyasında bazı şarkılar birbirine benzer. Bunun adına intihal ya da amiyane tabirle yürütme denir
Ülkemizde de bu yola meyleden birçok sanatçı vardır. Bu şarkılar yıllar içinde bir yerden başka bir yere, el çabukluğu marifet ile yürümüştür. Bu konuları açık açık yazarsanız o sanatçılar size hemen dava açarlar. Eğer o sanatçı ölmüşse varisleri size dava açarlar, en iyi ihtimalle tekzip isterler. Sanki yazdıklarınız yanlışmış gibi davranışlara maruz kalırsınız. Esas olarak sizin yazdıklarınızın doğru olduğunu size dava açanlar da biliyordur ama fark etmez. Çünkü siz tekerleğe çomak soktuğunuz için istenmeyen adam ilan edilirsiniz. Böyle konuları bildiğiniz halde yazmaz iseniz içiniz rahat etmez, çünkü kendinizi müziğe ihanet edenlerle birlikte suç ortağı olmuş gibi hissedersiniz. Bu konular önünüze geldiğinde genellikle bir ikilem içinde kalırsınız. Bir yanda haber niteliği taşıyan bir yazı diğer yanda ise sayısız küfürlere maruz kalmak. Seçim sizindir. Yazılarınızı yazarken kendinizi sıkışmış hissedersiniz çünkü size sahip çıkan ve yazdıklarınızı takdir eden insanların sayısı bir avuç kadardır. Tepkiler çığ gibidir, mail kutunuza ağız dolusu küfürler gelir. Bunun nedeni ise o sanatçının hayranlarıdır, sanatçıların fanatiği olan hayranlarına ne derseniz deyin size inanmayacaklardır. Onları ikna edemezseniz. Çünkü sanatçıların hayranları daha doğrusu fanatikleri onlara biat etmiş insanlardır. Sanatçılar hakkında olumsuz konuları gündeme getirdiğiniz takdirde sizi kötü bir insan olarak ilan ederler.
Ülkemizde kültür ve sanat konularının tartışıldığı ciddi bir platform olmadığı için intihal, çalma, çırpma, yürütme, aşırma, araklama konuları kimsenin pek umrunda olmuyor. Bu tip konulara ilgi duyan insanlar ise yazdıklarınızı okuduğunda "vay be, ne kadar çok götürmüş" diyorlar. Böyle söyleyenler haklılar çünkü ülkemizde bazı sanatçılar götürdüğü zaman tam götürmüşlerdir. Onlar başkalarının eserlerini izinsiz kullanmaktan vazgeçmezler. Hatta o sanatçı artık yaşamıyorsa varisleri de buna ortak olurlar ve telif, reklam filmi v.b. kaynaklardan gelen paraların artık kesileceği korkusuyla size saldırmaya başlarlar. Sanatın her dalında intihal konusu büyük bir hastalıktır ve bu hastalık asla geçmez, artık kronik hale gelmiştir, iyileşiyor gibi olsa da devamlı nüks eder. Adeta sanat dünyamızın üstünde bir kara bulut gibi gezer durur. O yıldız isimler çalıp çırpar, ama ünlüdür ve seviliyordur. Hayranları ve onu sevenler bu yapılanları umursamazlar. Halbuki sanat yaratıcılık demektir ve bu yaratıcılık sanatçıya özgüdür. Yaratmadan bir başkasını kopya ediyorsa bu kolaycılıktan da öte ahlaki bir sorundur ve sanatçı olmakla ilgisi yoktur.
UMARIM BİR GÜN BUNU ANLARIZ...
Konu her zaman birbirine benzeyen şarkılar değildir, bazen de plak kapakları birbirine oldukça benzer. Örneğin Zerrin Özer'in 1980'li yıllarda yaptığı bir long play kapağıyla Charles Aznavour'un daha önce yaptığı bir albümün kapağı benzerlik gösterir. Ya da James Brown albümünün kapağı ile Yıldırım Gürses albümünün kapağı benzerlik gösterir. Zeki Müren albümlerinin kapağı da Liberace ile benzerlik gösterir. Edip Akbayram ile Jethro Tull, Julio Iglesias ile Müslüm Gürses, Hardal grubuyla Beatles. Ersen ve Elton John 45'lik kapakları da benzerlik gösterir. Dediğim gibi konu benzerlikten ziyade bir bakış açısı ve zihniyet meselesi. Mış gibi yapmak, aslı varken kopyaya yönelmek genelde bizim ülkemize özgü konulardır. Büyük ihtimalle bu bahsettiğim albümlerin kapakları bizim sanatçıların isteğiyle yapılmadı ama o dönem bu albümlerin prodüktörleri işin kolayına kaçıp bunları yapmış olabilirler. Ama sanatçılar kabul etmeden ne albüm kapağı yapılabilir ne de başka bir şey. Bunu da ayrıca düşünmek gerekiyor.
Geçen hafta ülkemizde düzenlenen ve özgünlükten uzak olan kopya caz festivallerini yazmıştım. Amerika ve Avrupa'ya özenerek hatta kopya ederek festival organize etmekten bahsetmiştim. Nasıl olsa hazır yapılmışı var, biz niye uğraşalım mantığı. Çalıntı şarkılarda da, benzer olan plak kapaklarında da, caz festivallerinde de durum aynıdır. Bunların elbette nedenleri var. Hepsi ayrı bir yazı konusu olacak konular. Peki bu konular çözülür mü? Bu zihniyetle biraz zor çözülür çünkü hazırı yapmaya ve almaya alışmışız. Sanat ve üretim birbiriyle örtüşen kavramlar. Umarım bir gün bunu anlarız.
İşte o plak kapaklarından bazıları;
1973 tarihli James Brown, Black Caesar albümünün kapağı ve 1979 tarihli Yıldırım Gürses, Takvim Yaprakları albümünün kapağı
1978 tarihli Charles Aznavour, Esquire albümünün kapağı ve 1980 tarihli Zerrin Özer, Sevgilerle albümünün kapağı
1970 tarihli The Beatles, Let It Be albümünün kapağı, 1982 tarihli Hardal grubunun Nereden Nereye albümünün kapağı
1975 tarihli Julio Iglesias, El Amor albümünün kapağı, 1981 tarihli Müslüm Gürses, Mutlu Ol Yeter albümünün kapağı
1969 tarihli Jethro Tull, Stand Up albüm kapağı, 1977 tarihli Edip Akbayram, Nedir Ne Değildir albüm kapağı
1968 tarihli Peter Covent, Happening In Music, From Twen With Love albüm kapağı, 1969 tarihli Fecri Ebcioğlu Sunar: Ajda Pekkan albüm kapağı
1971 tarihli Elton John, Madman Across The Water albüm kapağı, 1974 tarihli Ersen, Sor Kendine 45'liği kapağı
AYNI ZİHNİYET HALA DEVAM EDİYOR
Bu gibi örnekler geçmişte vardı peki bugün yok mu? Elbette var, hatta daha fazlası var. Aynı zihniyet hala devam ediyor. Böyle olunca Avrupa'da ya da Amerika'da yapılanları nasıl olsa kimse anlamaz mantığıyla kopya etmek işin en kolayıydı. Bugünlerde olduğu gibi o günlerde de birçok başarılı illüstrasyon sanatçısı vardı. Fakat Avrupa'da ya da Amerika'da daha önce çıkmış ve tutmuş albümlerin kapaklarını yeniymiş gibi kullanmak bir algı yaratma çabasının ürünüydü. O günlerde belki bu kopya etme durumu pek fark edilmedi ama internet çağıyla birlikte her şey apaçık ortaya çıktı.
Son olarak size hem müzikten hem de sinemadan bir örnek vermek istiyorum. Barış Manço'nun ilk ve tek filmi olan ve başrolünü oynadığı 1975 tarihli Baba Bizi Eversene adlı filminin afişiyle Dean Martin'in başrolünü oynadığı 1967 tarihli The Ambushers filminin afişi aynıdır. Sadece Barış Manço ile Dean Martin arasında bir montaj değişikliği yapılıp afiş aynen kullanılmıştır. Bir tane film çevir onun da afişi başka bir filmin afişi çıksın. Nasıl olacak bu işler?
Ne güzel değil mi? Başkalarının yaptıklarına öykünüp ün, şan ve şöhret sahibi olmak gibisi yok. Kimseden tık yok, demek ki keyifler gıcır, nazar değmesin hiçbirinize.
Sanatın hiçbir dalında kolaya kaçılıp kopya edilmediği günler görmek dileğiyle. Ama en önemlisi halkımızın da bu yollara başvuran sanatçılara paye vermediği günleri görmek dileğiyle...
Kaan Çağlayangöl