Cumartesi, Nisan 21, 2018

Gülden Karaböcek: 50 yıldır içimize işleyen ses...

Müzikte 50. yılını özel bir projeyle kutlamaya hazırlanan Gülden Karaböcek ile müziğini konuştuk. Müziğe adım attığı günlerdeki genç kız heyecanı içinde, coşkulu, neşeli, canlı, cıvıl cıvıldı


Gülden Karaböcek, ilk 45’liklerini yayınladığı 1969’dan bugüne sesiyle hayatımıza eşlik ediyor. “Dilek Taşı, Sürünüyorum, Ayrılık Kolyesi, Küstüm Sana Dünya, Kırılsın Ellerim, Ağlıyorsam Yaşıyorum, Duyar Mısın Feryadımı?” gibi hitler başta olmak üzere yüzlerce şarkısı nesillerdir dinleniyor.

Karaböcek, geçen hafta gösterime giren, Mu Tunç​’un yazıp–yönettiği, Burak Deniz ve Büşra Develi​’nin başrollerini paylaştıkları “Arada” filminde de 1972’de seslendirdiği ‘Şaka Yaptım’ın Armageddon Turk-Orkun Tunç remiksi ile yer alıyor. Bu şarkısının da aralarında olduğu, 1971-1973 döneminde Şah Plak etiketiyle yayınlanan plaklarının orijinal kayıtları ve Armageddon Turk remikslerinden oluşan albümüyle önümüzdeki günlerde dinleyiciyle buluşacak.
Arkasından yaz aylarında, sürpriz kayıtlardan oluşan “Maziden Kalan” albümü Gloss Müzik etiketiyle dijital platformlarda yerini alacak. Mabel Matiz ile yeni albümü için yaptıkları düet de bir diğer sürpriz.

2019’da müzikte 50. yılını “özel bir proje” ile kutlamaya hazırlanan Karaböcek ile geride bıraktığı yarım asrı ve geleceği konuştuk. Müziğe adım attığı günlerdeki genç kız heyecanı içinde, coşkulu, neşeli, canlı, cıvıl cıvıldı…
»Klasik soru ile başlayalım: Müziğe ne zaman, nasıl adım attınız?
Annemin yönlendirmesiyle oldu. “Güzel bir sesin var, neden değerlendirmiyorsun?” dedi. Bunun üzerine Ankara Radyosu’ndan Yaşar Aydaş’tan nota ve solfej dersleri almaya başladım. Âşık İhsani vardı, bilirsiniz. Anne-babamı tanıyordu. O aracı oldu, ilk plak kayıtlarımı, 1969’da, 15-16 yaşımda Pathe firması için yaptım. Stüdyo zor geçti. O zamanlar tek kanaldı. Yalıtım yok, uçak geçse duruyoruz, kuş geçse duruyoruz. Uzun ve yorucu bir kayıt olmuştu. O yaşta hele… Yazılanlar Gelir Başa/Garip Kaldım, Hayat Defteri/Dünyaya Geldim Neden şarkılarının olduğu iki 45’lik Gülden Göktürk ismiyle çıktı. Türkü-arabesk tarzında eserler. Orhan Gencebay eşlik etmişti bağlamasıyla.

»Şarkılar nasıl seçildi? Türkü-arabesk dediniz. Bu türe mi yatkınlığınız vardı?

Firma seçmişti. Âşık İhsani’nin de katkısı olmuştu. “Ne tutuyor; ne tutar?” diye düşünüp karar vermişlerdir. Erol Büyükburç, Ayla Dikmen’i severdim. Türkü, şarkı da dinler; söylerdim. Şu türü seçeyim diye bir kararım olmadı. Onlar seçti ben söyledim.

»Plaklar nasıl tepki aldı? Müzik hayatınız nasıl devam etti?

İyi bir başlangıçtı. Çocuk yaşta plaklarım olmuştu. Bir yandan okul bir yandan müzik devam etti. Ankara’da radyo sanatçısı Yusuf Gül vardı. Plakçılık da yapıyordu. Ondan bir teklif geldi. Anne-babam ile konuştu. Şah Plak ile görüştürmek için izin istedi. İstanbul’dan Ankara’ya geldi Şah Plak’ın sahipleri; görüşüp anlaştık. Arka arkaya plaklar çıktı: 1971’de Derdimi Dökersem Derin Dereye/ Oy Bende Yare Bende ve Adaletin Bu mu Dünya/ Oy Beni Beni ile başladı 1972-73’de devam etti: 10’u buldu galiba 45’lik sayısı.

»Şah Plak, plak reklamlarında sizi şöyle sunmuş dinleyiciye: “İddia Ediyoruz Folk Deyince Bundan Sonra Aklınıza Gülden Karaböcek Gelecek” Müzikal kimlik olarak “folk”u siz mi seçtiniz?

Hayır. Onlar bana bir kimlik vermeye çalıştılar. Genellikle satan, satma ihtimali olan şeylere bakar, okuturlardı. Moda neyse ona göre hareket ediyorlardı. Şah Plak daha çok Halk Müziği, Âşık plakları çıkaran bir firma idi. Türkülerin-Folkun yanı sıra, o zaman aranjman denilen Türkçe söz yazılmış hafif batı müziği, pop türünde eserler de okuttular.

»O zaman “folk” denilebilecek türde çıkış yapan Selda Bağcan var. Bundan etkilenmiş olabilirler mi?

Çok farklı aslında seslerimiz. Ama tarz olarak dediğiniz doğru olabilir. Şimdi düşününce böyle dik seslerden okuttuklarını anımsıyorum. Evet… Böyle düşünmüş olabilirler.
gulden-karabocek-50-yildir-icimize-isleyen-ses-454142-1.
»Seslendirdiğiniz Âşık Mahzuni şarkıları var?

Aynı şirketteydik. Çok alçakgönüllü, paylaşımcı birisiydi. “Hangi türkümü istersen oku kızım” derdi. Neşet Ertaş da okudum. O da Mahzuni gibi paylaşımcı idi. “Hangi türkümü istersen…” İkisinin de türküleri muhteşemdir; severek okudum her zaman.

»Stüdyo aşaması nasıl geçiyordu?

Dediğim gibi, tek kanal, zor koşullarda çalışıyorduk. Usta teknik elemanlar; stüdyo müzisyenleri vardı. Zor koşulların üstesinden onların becerileri ve dayanışma ile geliniyordu.

O yıllarda Füsun Önal ve Nilüfer’in benim şarkılarıma back vokal yaptıklarını hatırlıyorum; ben de onlara yaptım. Bir paylaşım ve dayanışma vardı.

»17-18 yaşında bir genç kızsınız. Arda arda plaklarınız çıkıyor; şöhret olma yolunda ilerliyorsunuz. Neler hissettiniz?

Bir yazlık sinemada çaldılar plağımı; o kadar heyecanlandım ki. O an sanki sinemadaki herkes bana bakıyor gibi hissettim.

»Şah Plak’a yaptığınız 45’liklerin orijinal kayıtları ile Armageddon Turk remikslerinden oluşan albümünüz yayınlanacak önümüzdeki günlerde. Nasıl gündeme geldi ve gelişti proje?

Birlikte çalıştığım Median Müzik Edisyon, 2014’de Şah Plak ile arşivlerini değerlendirmek üzere mesai yaparken firmanın deposunda benim plaklarımın master bantlarına ulaşılıyor. Orijinal kayıtların yanı sıra remiks versiyonlarının da yayınlanması konusunda hemfikir olduk. Çoğu arkadaşımız, bu tür projelere sıcak bakmıyor; biraz tutucu davranıyor; ben hep yeniliklere, değişime açık oldum. Armageddon Turk’den Orkun Tunç remiksleyebileceği kayıtları belirledi; üzerine çalıştı. Eserlerin hak sahipleri ile Median Müzik Edisyon görüştü; özellikle aranjmanlar, yabancı beste sahipleri ile Türkçe söz yazarlarının izin süreçlerini tamamladı. 1970’lerin başında seslendirdiğim eserleri Armageddon Turk günümüzün müzikal anlayışı ve tekniği ile yeniden düzenledi. Ortaya çok iyi bir iş çıktı.

»Albümde yer alan ‘Şaka Yaptım’ın Armageddon Turk- remiksi geçtiğimiz hafta gösterime giren, “Arada” filminde -ve soundtrack albümünde- yer aldı. Nasıl tepkiler aldınız? Alıyorsunuz?

Olumlu tepkiler alıyorum. Şarkımın beğenilmesi özellikle Armageddon Turk’un remiksi ile bugünün gençlerine ulaşması beni mutlu etti.Sinema, müziğin halka ulaşmasında çok önemli. “Dilek Taşı” şarkısı film ile halka ulaştı. O yıllarda filmin bir şarkıyla özdeşleşmesi furyası vardı. Emel Sayın’ın Feride’si gibi… Yapımcılar böyle bir şey yapmak istediklerini söylediler. Başrolünü oynadığım bu film, 1978’de gösterildi. Şarkıyı ilk kez orada seslendirdim. Plağı büyük ilgi gördü; satış rekorları kırdı. Bugün hala konserlerime, programlarıma Dilek Taşı ile başlarım; dinleyicilerim birkaç kez daha söylememi isterler.

gulden-karabocek-50-yildir-icimize-isleyen-ses-454141-1.

»1978’e “Dilek Taşı” na gelene kadar müzikal kariyeriniz nasıl gelişti?

1974’te Şah Plak’tan Elenor Plak’a transfer oldum. Folk eserlere arabesk, örneğin aynı firmanın sanatçısı olan Ferdi Tayfur’un eserleri eklendi. Ama folk ağırlıkta idi. 1975 ve 1976’da yayınladığım iki albüm (LP) “Anadolu’nun Bağrından” ve “Dostum” ağırlıklı olarak türkülerden oluşuyordu.

»19 Aralık 1977 tarihli Hey dergisi sizi “Türkiye’nin Joan Baez’i” olarak kapağına taşımış; Baez gibi ülkenizin folk şarkılarını söylediğinize dikkat çekmiş.

1975’ten itibaren folkun yanında arabesk de girmişti repertuvarıma. 1976- 1977’de de sürdü bu. Ferdi Tayfur’un Kır Çiçekleri, Çeşme/Ne Bilirdim ki? 45’liklerini yayınlamıştım ve çok tutmuştu. Demek ki folk hala daha belirginmiş. 1978’de “Dilek Taşı” ile tamamen değişti bu kendi tarzımı buldum. Arabesk, fantezi dediler. Ben kendimi türlerle sınırlamıyorum.

»“Dilek Taşı” film ile doğdu demiştiniz…

Şarkı ile özdeşleşecek film modası vardı dediğim gibi. Şarkıyı besteledikten sonra dostlarıma dinlettim, herkes hayran kaldı. Onno Tunç da vardı aralarında. “Ben bunu yapmayayım.” dedi. Şaşırdım, neden diye sordum. ‘Bu bambaşka bir şey, önünü kapamayayım’ cevabını verdi.Beste tamam söz arayışına girdik. Yüzlerce söz geldi bize. Nasıl seçeceğimi bilemedim. İlk 3-5 tanesine baktım ve Ali Tekintüre’nin sözlerini beğendim. Tekintüre ile böyle tanıştık. Beste-sözler ve düzenlemesi ile çok beğenildi “Dilek Taşı”.

gulden-karabocek-50-yildir-icimize-isleyen-ses-454143-1.

»“Dilek Taşı”ndan sonra?

“Müzik ve Ben” albümünü (LP) yayınladım. Ali Tekintüre ve Ahmet Selçuk İlkan sözleri ile. Dilek Taşı’na Sürünüyorum, Ayrılık Kolyesi gibi yeni hit şarkılar eklendi. Sonra yeni albümler LP’ler, sonra kasetler sonra CD’ler. Türkiye’de çıkan ilk yerli CD benimdir: Bir Mucize Allahım.

»Müzikte, plak, kaset, CD, dijital bütün dönemleri yaşadınız. Plağa dönüş var son yıllarda. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Bugünün teknolojisi bize nasıl değişik geliyorsa, gençlere de dünün teknolojisi değişik geliyordur. Bu ne kadar sürer bilemiyorum. Nostalji yalnız bizde değil bütün dünyada popüler. Ritimden ibaret “çakkıdı müziklerden” bıktı insanlar. Eski şarkılar gerçekten güzel, daha duygusal. Sanırım artık duygusallığa özlem duyuluyor.

»Plak zamanlarından bugüne çok geniş yelpazede şarkılar söylediniz. Pop, folk, arabesk, protest-özgün müzik. Dinleyicilerinizden nasıl tepkiler aldınız? Yadırgandı mı?

Yoooo… Sesim her şarkıya gidiyor demek ki… (Gülüyor) Herhangi bir türe tam olarak hapsedemem kendimi. Türler arası geçişkenlik var. Dilek Taşı da öyle çıktı zaten. Arabesk diyemezsiniz. Türk Sanat Müziği diyemezsiniz, Türk Halk Müziği, folk, Pop diyemezsiniz. Hepsinden bir şeyler var.

»Şah Plak 1971/1973 Orijinal Kayıtlar & Remiksler” albümü yayınlanacak önümüzdeki günlerde. Başka projeleriniz var mı?

Sandıkta saklı kalmış şarkıları açığa çıkardık. “Maziden Kalan” ismiyle Gloss Müzik yayınlayacak dijitalde. İlk 45’liğimi yayınladığım 1969’u başlangıç alır isek 2019 müzikte 50. Yılım olacak. Özel bir proje ile kutlamaya hazırlanıyorum. Sanatçı arkadaşlarımızla düetlerimizin de olacağı bir albüm. Mabel Matiz ile yeni albümü için düet yaptık; çok sevdim. Belki konserler… Daha önce hiç dinlemediğiniz şarkılarım var. Yeniden, yeni şarkılarımla ulaşmak istiyorum dinleyicilerime.

gulden-karabocek-50-yildir-icimize-isleyen-ses-454144-1.

»Yurtdışına, uluslararası alana yönelik projeleriniz, planlarınız var mı?

Çok büyük fırsat kaçırdım ben…1984’tü galiba, İngiliz müzik camiasından bir hanım ile tanıştım; eşi de film endüstrisinde. Türk yemeklerini çok seviyorlarmış; Türk lokantasında Dilek Taşı’nı dinlemişler tesadüfen. Çok beğenmişler. Garsona sormuşlar “Kimdir?” diye. Sonra bana ulaştılar. Kontrat yapmak, İngilizce şarkılarla dünyaya tanıtmak istediklerini söylediler. Ben açıkçası korktum. Dil bilmiyorum. “Yalnız başıma ne yaparım?” diye endişeye kapıldım. Türkiye’de yeni bir şirketle sözleşme imzalamıştım, albüm hazırlıyorduk. Dil kursuna göndereceklerini, tüm tazminatları da ödeyebileceklerini, söylediler. Epey de ısrarcı oldular. Film dahi yapmak istediklerini söylediler. Cesaret edemedim. Düşüneceğim dedim, hâlâ düşünüyoruz işte… (Gülüyor)