Necdet Tosun'un vefatının hemen ardından 18 Mayıs 1975 tarihli SES dergisinde yer alan haberi aşağıda sunuyoruz.
Artık "Bu sinemada Necdet Tosun güldürüyor" diyemeyecekler, sadece bir taşın üzerinde "Burada Necdet Tosun yatıyor" yazıyor olacak
9 Nisan 1963 tarihli yandaki resimde Necdet Tosun ilk çocuğu olan Erdal Tosun'un doğduğu gün, kendisi gibi bir tosuncuk olan minik oğluyla görülüyor...
Necdet Tosun kriz geçirdi.. Necdet Tosun hasta... Necdet Tosun komada... Ve... Necdet Tosun...
Diller varmadı söylemeye ama... gerçek böyleydi: Necdet Tosun hayata gözlerini yumdu.
Çoğunlukla ağlatan Türk filmlerinde, en çok güldürenlerdendi o... Her seferinde güldürdüğü seyircilerini, sadece bir kez ağlattı... Ama tam ağlattı...
Bundan tam 49 yıl, 7 ay, 8 gün önce Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde gözlerini dünyaya açan bebek, gerçekten tosuncuktu. Sonradan soyadı olacaktı bu "Tosun"luk... Babası ve annesi, bir erkek çocuğa kavuşmanın mutluluğu içindeydiler. "Necdet" koydular adını...
Okumayı pek sevmiyordu Necdet. Nitekim ortaokulda hayata atılmayı tercih etti, okuldan ayrıldı. Yemek yemeyi çok seviyordu. Şişman olduğu için mi çok yemek yiyordu, yoksa yedikçe mi şişmanlıyordu? Fakat Necdet Tosun şikayetçi değildi bundan...
Necdet Tosun yemeği de çok severdi, espriyi de... Sık sık yandaki resimde görüldüğü gibi pozlar vererek çevresindekileri güldürürdü.
Kasabadaki tanıdık bir terzinin yanında çalışmaya başlamıştı. Şişmanlığı, gülüşü, kendine özgü davranışı ile Burhaniye'de herkesin sevgisini kazanmıştı, ilçenin sembolü haline gelmişti sanki...
1957 yılı, Necdet Tosun'un hayatını değiştirdi. Ceket astarı dikmek, ya da pantolon paçası kıvırmak yerine beyazperdede alkışlanmak dönemi başlıyordu onun için... Burhaniyeli sempatik terzi Necdet Tosun değildi artık. Film yıldızı Necdet Tosun oluyordu. Tam 18 yılını vereceği Yeşilçam'a adımını atıyordu.
Kamera ile "Allı Gelin" filminde tanıştı. Muharrem Gürses'in yönettiği bu filmindeki rol arkadaşları Saltuk Kaplangı, Pervin Par ve Atıf Kaptan'dı. Hızla akıp giden yıllar, ona kilolarla birlikte yeni filmler ve artan şöhret getiriyordu. önceleri iri göbeği ve sevimli şişmanlığı ile isim yapmaya başlamıştı. Sonraları oynadığı her filmde yarattığı tiplerle başarısını sürdürdü.
Yandaki resimde Necdet Tosun, 15 yıllık eşi Sevim Tosun ile birlikte görülüyor.
Türk sinemasının ölümsüz oyuncularından biri olduğu kadar, iyi bir aile babası da oldu. 1960'da Sevim Tosun'la hayatını birleştirdi. Hayata gözlerini yumduğu geçen hafta, büyük çocuğu Erdal 13, küÇüğü Gürdal da 8 yaşındaydı. İki çocuğuyla da arkadaş gibiydi. Aslında tüm yaşamını ailesi, çocukları üzerine kurmuştu. Onlar için çalışıyor, onlar için kazanıyordu.
Geçtiğimiz ay bir Almanya turnesine çıktı. Orada rahatsızlandı. Önemsemedi. Almanya'da kalıp tedavi olmasını isteyenlere "Adaaam sen de" demişti. "Türkiye'ye bir gidelim hele... Orada baktırırım..."
Çok sevdiği ülkesine döndüğünde kendini pek iyi hissetmiyordu. Nitekim 30 Nisan günü bir kalp krizi geçirdi ve Haydarpaşa Göğüs Cerrahisi Hastanesi'ne yattı. Durumu ağırdı. Doktorlar "İlk krizde Almanya'da bir hastaneye yatıp tedavi görseydi, hastalığı bu kadar tehlikeli hal almazdı" dediler. Gene de ellerinden geleni, tıp biliminin gerektirdiğini yaptılar Ne yazık ki, kurtaramadılar.
Evet , yıllarca afişlere adını güldürmek için yazdıran Necdet Tosun, bu kez ismini gazetelere ağlatmak için yazdırıyordu.
Radyolar, televizyonlar acı haberi her yana duyuruyordu. "Kara haber tez duyulur"du zaten... Sinemalar artık, "Burada Necdet Tosun güldürüyor" diyemeyecek, sadece bir taşta "Burada Necdet Tosun yatıyor" yazılacaktı...
ANILARLA NECDET TOSUN
Yeşilçam ve televizyon, esprileri, oyunu, insanlığı ve görüşü ile gerçekten bir büyük dev'ini kaybetti. Necdet Tosun aramızdan ayrıldı... Sanatçı arkadaşlarının sevenlerinin ve yakınlarının avuçlar dolusu dualarını ıslatan gözyaşları ile toprağa verdik Necdet Tosun'u. İnsanlar ölür, kalıcı olan anılardır. Kendisini yakından tanıyan herkesin unutamayacakları anıları vardı elbette. İşte bunlardan bazıları...
SADRİ ALIŞIK: "Tanışmamız aşağı yukarı 1960 yılına rastlar. O gün film setine gelmiş soyunma odama doğru yürüyordum ki birden bir şarkı duydum. Ses ilerdeki paravananın arkasından geliyordu... Türk müziğini çok sevdiğim için durdum ve dinledim. Şarkı bittikten sonra merak edip paravananın arkasına baktım. Ve Necdet Tosun ile göz göze geldim. İkimiz de birbirimizi gıyaben tanıdığımız için "Merhaba" dedik ve el sıkıştık. Aradan yıllar geçti ve biz bu şarkının tanışma şarkımız olduğunu hiç unutmadık. Geçen yıl Ankara'da çalışıyordum, gazinoya bir gün Necdet Tosun geldi, kendisini sahneye davet ettim. Bu anımı anlattım. "Necdet o şarkıyı beraber söyleyeceğiz" dedim. Hemen hatırladı, birlikte söyledik. O gün, cenazesinin başında, aklıma birden bu şarkı geldi. Ve ben başladım mırıldanmaya: "Gelecekmiş gibisin, sanki günün birinde..."
Yandaki resim onun son fotoğrafı... Kalp krizi geçiren Necdet Tosun, Haydarpaşa Göğüs Cerrahisi Hastanesi'nde görülüyor.
AYHAN IŞIK: "Birçok anım var Necdet ile ilgili... Unutamayacağım bir tanesini hemen anlatayım... Beraber film çeviriyorduk. öğlen yemeği için ara vermiş, masada garsonun gelmesini bekliyorduk. Ben genellikle öğlenleri yemek yemem. Salatayla falan geçiştiririm. Necdet de bunu duymuş olacak ki benim masama geldi. N'olur 'Çok açım de ve kendine şu şu yemekleri ısmarla' dedi. Prodüksiyon amirini çağırıp 'Çok açım bana şu şu yemekleri gönder' dedim. Adamcağız huyumu bildiği için ağzı bir karış açık yemekleri göndermeye gitti. Gelen yemekleri Necdet'in yediğini ise neden sonra öğrendi. Nur içinde yat Necdet..."
TüRKAN ŞORAY: "Birlikte az film çevirdik. Ama sarsılmaz bir dostluğumuz vardı. Kendisi ile ilgili üzüntülü bir anım oldu. Şöyle ki... ölümünden birgün önce hastaneye ziyaretine gitmek istemiştim. Ancak doktorlar kimsenin yanına çıkmasına izin vermiyordu. Bir geçmiş olsun çiçeği gönderdim. Fakat o sabah çiçek hastaneye gittiğinde, onu kaybetmiştik."
(Ses Dergisi - 18 Mayıs 1975)